2 Temmuz 2008 Çarşamba

Türküler Yanmaz


Berlin'deki yakılan kitaplar anıtı


Berlin'de bir anıt var: yakılmış kitaplar anıtı. Derin bir çukur... İçinde bomboş kitap rafları... İşte bu günlerde sık sık bu anıtı düşünüyorum. İçimde derin bir çukur... 1933'de Berlin'de olanlar fikirlerin, yakarak, yıkarak, hapse tıkarak, türlü çeşitli baskıyla susturulamayacağını kanıtlamadı mı? Orada bir plakette H. Heine'nın dizeleri (1820):"That was merely a prelude. Wherever they burn books, eventually they will burn people too." Nitekim kitaplardan sonra sıra insanlara gelmedi mi? Şairler geleceği görürler. Behçet Aysan'ın 'Bir Eflatun Ölüm' şiiri örneğin. Muhlis Akarsu'nun 'Akarsuyum yansam da .../...Yine gönlüm hoş değil' dizeleri... En çok da Metin Altıok'un Kavaklar şiiri:

"Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar...
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.
Omzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.
Ah kavaklar, kavaklar...
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar."

***

On beş yıl önce, İstanbul'da çok sıcak bir Cumartesi günüydü. Madımak'ın sıcağı o gün İstanbul'u da yakacak gibiydi. Haberi Kadıköy çarşısında alıp buz kesilenlerdendim ben.
Madımak ateşinden güçlükle kurtulanlardan biri de Aziz Nesin'di. Oğlu Ali Nesin, türbancılara yandaş çıkıyor bugün. (Burada ve şurada)
*
Adına Her yere kon dedikleri bir soruşturma nedeniyle bu ülkede birçok fikir önderi aylardır tutuklu. Aralarında artık gazetecilik okulunu birincilikle bitirmiş Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi var. Komşusu Can Dündar evin saatlerce aranmasından sonra evden bilgisayarların çıkarıldığını görmüş. O sırada gazetecinin 'Bilgisayarımızı niye götürüyorlar?' diye soran küçük kızına, "virüs taraması için..." demek ne acıdır...
*
Ey Avrupa, darbe tezgahçıları bir bir yakalanıyor değil mi? Hani mahkum olmadan kimse suçlu olamazdı medeni hukukuna göre senin? Acaba AB ülkelerinde böyle bir şey olsa ne olurdu? Bir yıl boyunca insan değil, hayvan değil, hiçbir canlıyı hapis tutamazsınız durup dururken!
*
Hasret Gültekin dinliyorum. Suda balık yan gider/açma yaram kan gider diyor. İyi geliyor. Anlıyorum ki türkülerini yakamamışlar Hasret Gültekin'in. Bedenini yaksalar da...

İnsanlığımızdan utanmayacağımız günlerin geleceğini umuyorum.



***
MÜZİK NOTU:

Hasret Gültekin

1 Mayıs 1971'de, Sivas'ın İmranlı kazasına bağlı Han köyünde, Süleyman ve Hacıhanım Gültekin'in üçüncü çocuğu olarak doğdu. Altı yaşında saz çalmaya başladı. On bir yaşında sahneye çıktı. Kadıköy Anadolu Lisesi'nden ikinci sınıfta ayrıldı. İlk resitalini Kadıköy Moda Sineması'nda 1987 yılında verdi.1991 yılında Yeter Fırtına ile evlendi.2 Temmuz 1993'de, Sivas'ta Madımak Oteli'nde 35 kişiyle birlikte yakıldı. 22 yaşındaydı... Ölümünden üç ay sonra oğlu, Roni Hasret Gültekin dünyaya geldi.
Türkülerini yakamadılar...

Başlıca çalışmaları:
Egenin İki Yakası 1997
Gece ile Gündüz Arasında 1989
Newroz 1990
Rüzgarın Kanatlarında 1991
Ayrıntıl bilgi burada.