3 Mayıs 2009 Pazar

Anneler Günü

Tüm anasız/babasız, kimsesiz evlatlara...


Tuhaf şey elbette, artık şu yeryüzünde oturmamak,
unutmak bundan böyle daha yeni edinilmiş alışkıları,
insanca geleceğin anlamını verememek
güllere, vaatlerle dolu öbür şeylere;
o sonsuz korkulu ellerde ne idiysek
onu artık olmamak ve öz adını bile
koyup gitmek bir kırılmış oyuncak gibi.
Ne tuhaf, dileklerini dileyememek daha,
bütün olan ne varsa darmadağın uçuşur
görmek uzayda. Zahmetli şey ölü olmak,
yeni baştan, ağır ağır alışmak öyle zor ki,
biraz olsun bengilik sezer insan zamanla. -Ama yaşayanların
hepsi de yanılır, böyle kesin ayırarak.
Derler ki, çoğu zaman bilemezmiş melek, dirilenin mi,
yoksa ölülerin mi arasından yürüyor. Bengi akıntı
her iki ülkede çocuğunu, yaşlısını
birlikte sürükler, tümünün sesini bastırır.

Hem artık bizi ne yapsın onlar, o erken ölmüşler;
yavaşça yeryüzünden çözülür insan
ana memesinden kesilir gibi. Ama bizler,
o büyük gizlere gereksinenler, yaslarından çoğu zaman
bir mutlu ilerleyiş doğanlar: Onlarsız olabilir miydik biz?
boşuna mı söylence: Linos için yakınırken bir zamanlar,
ilk musiki çekinerek kabuğunu kırmış;
o nerdeyse tanrısal gencin apansız çıktığı
korkmuş uzayda başlamış boşluk ilk kez titremeye,
şimdi bizi coşturup avutan, bize yardımcı olan.

Türkçesi: Can Alkor

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi


It is truly strange to no longer inhabit the earth,
to no longer practice customs barely acquired,
not to give a meaning of human futurity
to roses, and other expressly promising things:
no longer to be what one was in endlessly anxious hands,
and to set aside even one's own
proper name like a broken plaything.
Strange: not to go on wishing one's wishes. Strange
to see all that was once in place, floating
so loosely in space. And it's hard being dead,
and full of retrieval, before one gradually feels
a little eternity. Though the living
all make the error of drawing too sharp a distinction.
Angels (they say) would often not know whether
they moved among living or dead. The eternal current
sweeps all the ages, within it, through both the spheres,
forever, and resounds above them in both.

Finally they have no more need of us, the early-departed,
weaned gently from earthly things, as one outgrows
the mother's mild breast. But we, needing
such great secrets, for whom sadness is often
the source of a blessed progress, could we exist without them?
Is it a meaningless story how once, in the grieving for Linos,
first music ventured to penetrate arid rigidity,
so that, in startled space, which an almost godlike youth
suddenly left forever, the emptiness first felt
the quivering that now enraptures us, and comforts, and helps.

Hiç yorum yok: