12 Ekim 2008 Pazar

Nedir Attila İlhan bir 78'li için?

Biz 78’liler söylediklerimizle değil, söylemediklerimizle var olduğumuzu sanırız. Attila İlhan ise her zaman söyledikleriyle var. Söylemek gerek:
Onunla ilk tanıştığımızda emekçiye gazeller söylüyordu Attila İlhan; Grev oylaması yapılan günlerdi. Fabrikalarda sokak tiyatrosu yapardık. Allende Allende diyordu haber spikerleri. Anlıyorduk Şili’nin ve Jara’nın destanını. Gizli yargılanıyorduk onunla birlikte ağır cezada. Akşamları haberleri Viet-Kong basıyordu. “Toplumcularız karakollarda açtık gözümüzü” diyordu. Anlıyorduk.

Salı Zinovyef çarşamba Radek perşembe Bukharin kurşuna diziliyordu. Anlamıyorduk. Prag’ta “bir komünist kendini asıyor”du. Yine anlamıyorduk. “Sen de birgün elbet ferahfezayı seveceksin diyordu” en solcu bildiğimiz öğretmen. İnanamıyorduk.

Dev-Lis’i polis basıyordu. Eski yeni Bomonti bahçelerine saklanıyorduk. Yasak broşürlere bakmıyorlardı bile. Silah arıyorlardı habire. Çoluk çocuğun elinde tabancalar. Genç ölüler Beyazıt sokaklarında. Hep “ellerimizde yüreklerimiz.” Kuru fasulye kazanı kaynıyordu Beşevler derneğinde. Kızların gözlerini karıştırıyordu Attila İlhan “dumanlı bir eylül akşamı loşluğuna.” Bulgar kaçağı tamirci Çiftehavuzlar’da komünizm dersi veriyordu. Nişantaşı gençleri Taşlıtarla’da gecekondu tutuyordu. “Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı,” herbiri. Hisarüstü halkına “bilinç” taşınıyordu. Sonra geçti günler; “şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız.”

Taksim’in ıslak karanlığında son otobüse yetişememek, onu görmekti Pandorosa’da. Yahut Alayköşkü’nde Sanat Olayı’nda, o ne kadar tutuklunun günlüğünü tamamlayıp başka günlüklere kucak açmış olsa da. Oysa “ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız.” Oysa “gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız.”

“Gün döndü geceler uzar hazırlık sonbahara
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar müjgan’la ben ağlaşırız.”


Attila İlhan (1925-10 Ekim 2005)


Not: Bu, yazının ikinci baskısı. Birinci baskı şurada.

3 Ekim 2008 Cuma

Yarım yüzyıl önce Yakacık

(Yakacık II)


Eski Yakacık’ı daha önceki bir yazımda (şurada) anılarla dile getirmeye çalışmıştım. Bu yazıya gönderilen değerli yorumlarla bu konudaki bilgi açığımız epeyce kapanmıştı. Tek eksik olan eski fotoğraflardı. Onları da sağolsun gazeteci ağabeyimiz Sn.Fethi Satıcı gönderdi. Kendisine aşağıdaki yazı ve değerli fotoğraflarını buradan paylaşıma açtığı için teşekkür ediyorum.














Birinci fotoğraf Hasan Paşa İlk Okulu zannedersem 2.sınıfla ilgili.Sınıf arkadaşlarımın bazılarını hatırladım.Öğretmenlerimiz Yakacıklı Muzaffer Sağun,Kevser öğretmen. Sınıf arkadaşlarım Rahmetli Doğan Kesici ve Yavuz Kahraman.Yaşadıklarını tahmin ettiğiğim ise şunlar. Cemalettin Bayramoğlu,Tülay Aykut,Selma Tozan,Muzaffer Bicioğlu,Tayfun Yolalan, Fethi Satıcı, Taner,Rüstem,Mehmet ve Yetiştirme Yurdu öğrencileri idi.İsim ve soyadlarını hatırlayamadım.

Kız arkadaşlarımız. Seyhan,İsmet,Semaat,Ayten,Nur,Belma,Nuran,Sevgi,Hayriye.Diğerlerini hatırlayamadım.Yıl muhtemelen 1949-1950.

[ O zamanın ilk okul kıyafetlerini anımsayan vardır. Beyaz yakalar nasıl tahta gibi sert olurdu koladan. İnsanın boynu kesilirdi. İlk okul çocukları artık siyah önlüklü beyaz yakalı değil. İlk okullar da artık ilk öğretim oldu ya...]














İkinci fotoğraf Ayazma Aşıklar yolu üzerinde.Yıl 1958.Ben Fethi Satıcı,Selma Tozan,küçük Selma,Sevgi,Celal Başer ve İsmet.Bir süre önce yıktırılan tarihi Taşköşk önü.

[Ayazma'da gezmeden dönen hanımlara bakar mısınız? Karınca belli hepsi. Peki kravatlı, takım elbiseli çay bahçesine giden kaldı mı artık?]














Üçüncü fotoğraf en son işleticisi olduğum Yakacık Arzu Sineması önü.(Gözlüklü olan Fethi Satıcı)

[İstanbul'un balkonu Yakacık'a yazlığa gelenlerin eğlencelerinden biri de sinemalar. Fethi bey bu sinemayla ilgili anılarınızı da paylaşmaz mısınız?]