Onunla ilk tanıştığımızda emekçiye gazeller söylüyordu Attila İlhan; Grev oylaması yapılan günlerdi. Fabrikalarda sokak tiyatrosu yapardık. Allende Allende diyordu haber spikerleri. Anlıyorduk Şili’nin ve Jara’nın destanını. Gizli yargılanıyorduk onunla birlikte ağır cezada. Akşamları haberleri Viet-Kong basıyordu. “Toplumcularız karakollarda açtık gözümüzü” diyordu. Anlıyorduk.
Salı Zinovyef çarşamba Radek perşembe Bukharin kurşuna diziliyordu. Anlamıyorduk. Prag’ta “bir komünist kendini asıyor”du. Yine anlamıyorduk. “Sen de birgün elbet ferahfezayı seveceksin diyordu” en solcu bildiğimiz öğretmen. İnanamıyorduk.
Dev-Lis’i polis basıyordu. Eski yeni Bomonti bahçelerine saklanıyorduk. Yasak broşürlere bakmıyorlardı bile. Silah arıyorlardı habire. Çoluk çocuğun elinde tabancalar. Genç ölüler Beyazıt sokaklarında. Hep “ellerimizde yüreklerimiz.” Kuru fasulye kazanı kaynıyordu Beşevler derneğinde. Kızların gözlerini karıştırıyordu Attila İlhan “dumanlı bir eylül akşamı loşluğuna.” Bulgar kaçağı tamirci Çiftehavuzlar’da komünizm dersi veriyordu. Nişantaşı gençleri Taşlıtarla’da gecekondu tutuyordu. “Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı,” herbiri. Hisarüstü halkına “bilinç” taşınıyordu. Sonra geçti günler; “şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız.”
Taksim’in ıslak karanlığında son otobüse yetişememek, onu görmekti Pandorosa’da. Yahut Alayköşkü’nde Sanat Olayı’nda, o ne kadar tutuklunun günlüğünü tamamlayıp başka günlüklere kucak açmış olsa da. Oysa “ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız.” Oysa “gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız.”
“Gün döndü geceler uzar hazırlık sonbahara
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar müjgan’la ben ağlaşırız.”
Attila İlhan (1925-10 Ekim 2005)
Not: Bu, yazının ikinci baskısı. Birinci baskı şurada.
2 yorum:
Bu bloğun yazarına ne oldu? neden onun yazılarını özlediğimiz halde okuyamıyoruz...
:))
Çok uzakta değilim aslında.
Görüşmek üzere.
Yorum Gönder