Abbas Güçlü'nün Genc Bakis Programinin Ozeti:
Genetiği değiştirilmiş organizmalar yani GDO’lar, bizim için çok yeni kavram. Ama hayatımızın tam içindeler. Yediğimiz içtiğimiz her şeyde onlardan bir şeyler var. Peki yararlı mı zararlı mı? Görüşler o kadar farklı ki domuz gribi aşısı ve ıslak imza konusundaki tartışmalar onun gölgesinde kalır.
Önceki gece Genç Bakış’ta sabaha kadar bu konuyu tartıştık, işte özeti:
Prof. Dr. Kenan Demirkol - İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi
- Avusturya’da hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucu, GDO’lu ürünlerin organ hasarı, karaciğer ve böbrek yetmezliği, kısırlık, erken doğum, düşük gibi rahatsızlıklara yol açtığı kanıtlanmıştır.
- Sanayiye yakın bazı bilim adamları bizi bilime karşı gelmekle suçluyorlar. Ama çalışmalar ortada; insanı yok et, hayvanı yok et, çevreyi yok et, sonra ben bilim yaptım de. Bilim buysa, ben bilim yapmıyorum.
- GDO’lu ürünlerden kim, ne yarar sağlıyor? Toplum daha besleyici, vitamin zengini bir besin mi alıyor? Hayır. Tarım ilacı yemiş oluyor. Verim artışı olmuyor. Dolayısıyla çiftçiye de yarar sağlamıyor. Sadece bunu üreten firma yarar sağlıyor. Durum ortada.
- Dışarıdan bakarak hiçbir şekilde GDO’lu ürünle GDO’suz ürünü ayırt edemezsiniz.
- Beslenmeye dair çarpıcı bir örnek; 1700 yılında İngiltere’de bir kişinin yılda tükettiği şeker miktarı 5 gram iken bugün tam 70 kilo. Yani insan vücudu bu kadar şekeri tüketmeye uygun bir yapıda değil.
- İnsülin gibi bazı ilaçlar genetiği değiştirilmiş bakterilere ürettirilir. Böyle yararları da var. Bunlar aleyhine bir şey söylemiyoruz.
Gürol Ergin - CHP Muğla Milletvekili
- Biz CHP olarak Biyogüvenlik Yasası’nın çıkmasını istiyoruz. Ve bunun Tohumculuk Yasası çıkmadan, çıkması gerektiğini hep söyledik. Aylar önce TBMM’ye GDO’lu ürünler hakkında bir araştırma önergesi verdik. Bu önerge hâlâ Meclis gündemine getirilmedi. Bir şeyler saklanıyor.
Ne gariptir ki; bu yasa çıkmadan, apar topar, asla kabul edilmesi mümkün olamayan bir yönetmelik çıktı. Bu, hükümet adına ayıptır. Bu yönetmeliğin tek amacı GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye serbestçe girmesi ve Türk insanının bunları tüketmeye yöneltilmesi.
- Bir süre önce, Tarım Bakanı ve ardından Tarım Bakanlığı müsteşarı, “GDO’lu ürünlere asla izin vermeyeceğiz” dedi. Ve bugün anlaşıldı ki Sayın Bakan da, Sayın Müsteşar da Türk ulusuna yalan söylediler.
- Şu an dünyada açlık var, Türkiye’de de yatağa aç giren insanlar var. Fakat bunu önlemenin çaresi o insanları yarın kendilerinden sonraki kuşaklara nasıl etkisi olacağını bile belirleyemediğimiz bir beslenme biçimiyle beslemek midir? Yoksa herkesin gıdaya ulaşabileceği bir rejimi oluşturmak mı? Dünyanın bugünkü sorunu gıdanın azlığı değil gıdaya ulaşmadaki eşitsizliktir.
- Diyorlar ki bu ürünleri bebeklere yedirmiyoruz. Ama o bebeği doğuracak, doğduktan sonra emzirecek anneye yediriyorlar. Burada müthiş bir paradoks var.
Gökhan Günaydın - Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı
- Türkiye’ye 1998 yılından bu yana her yıl milyonlarca ton genetiği değiştirilmiş ürün giriyor. Geçen güne kadar bu konuda hiçbir düzenleme yoktu, soran da yoktu. Her yıl en az 2 milyon ton soya, 2 milyon ton mısır ülkeye rahatça giriyordu.
- Şimdi GDO’lu ürünlerin ekimine de izin veren yasa tasarısı taslağını Bakanlar Kurulu’ndan geri çektiler, yerine ekime izin vermeyen bir yönetmelik çıkardılar. Ekimine zaten Türkiye’nin ihtiyacı yok, yenilmesine de izin verilmemeli.
- Şu anda yaş sebze tohumunun yüzde 88’ninde dışa bağlıyız. Sertifikalı hububat tohumunun ise ancak yüzde 25’ini kendimiz karşılayabiliyoruz. Bu asla kendiliğinden olmadı. Eğer siz araştırma enstitülerini tasfiye eder, bütçelemezseniz, teknik elemanları desteklemez, tarım işletmelerini bozup üzerine otel yaparsanız, Türkiye’nin tohumculuk deneyimi ortadan kaybolur.
- Türkiye bir gen cenneti. 13 bin bitki türü yaşıyor bu ülkede. Koskoca Avrupa kıtasında bizden daha az bitki türü var. Ve biz bu cennetin üzerinde yaşayan insanlar, tohumda dışa bağımlıyız.
- Türkiye’de tüketici sofrasına ulaşan 800’den fazla üründe GDO’lu gıda olduğu hem ulusal hem de uluslararası laboratuvarlarda kanıtlandı.
Prof. Dr. Selim Çetiner - Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi
- Televizyonlarda yayımlananları izleyince ben de GDO’ya hayır diyorum. Ama tüm o bilgiler sansasyonel. Dünyada çok önemli oranda GDO’lu tarım yapıyor. Bir ekonomik yararı olmasa yapmazlardı herhalde.
- Yaptığım bir araştırma sonucu Türkiye’nin her yerinden toplanan 51 hayvan yeminden 50’sinde genetiği değiştirilmiş soya çıktı. Bunlar Avrupa Birliği’nin ithal ettiği soyalarla aynı. Yani AB de Türkiye’nin ithal ettiği soyaları ithal ediyor. AB diyor ki biz bu yemlerin ithalatını engelleyecek olursak bizim hayvancılığımız çöker, yurtdışından ithal etmek zorunda kalırız. Yani Avrupa Birliği’nde ithal edilmiyor diye bir şey yok.
- Bilimsel verilere dayalı olarak, risk analizleri yapılsın, insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri araştırılsın, yasal çerçevesi çizilsin, ondan sonra bundan ekonomik ve verimsel katkı sağlayacağını düşünen çiftçi eker, düşünmeyen ekmez. Üzerine de etiketini koyarsınız, isteyen alır, isteyen almaz.
Prof. Dr. Sabahattin Özcan - Ankara Üniversitesi Tarla Bitkileri Bölüm Başkanı
- Bitkilere aktarılan bir genle, bitki, zararları böcekleri öldüren bir zehir üretiyor. Böcek bu zehiri yediği zaman ölüyor ve bitki kendi kendisini korumuş oluyor.
Tabii ki biz de yemiş oluyoruz fakat yapılan araştırmalarda bu zehrin hayvanlar, insanlar ve yararlı böceklere zararının olmadığı görülüyor.
Zararlı olduğunu gösteren bulgular da var ama bu bulgular kendi içinde çelişkili.
- Eğer insan ve hayvan sağlığı için riskleri varsa sonuna kadar araştırılsın, olmadığına kanaat getirilirse, bu ürünleri üretelim ve kullanalım.
- Bu ürünler dünyada 125 milyon hektarlık alanda üretiliyor, 7’si Avrupa ülkesi olmak üzere 25 ülke bu bitkileri üretiyor, 54 ülke de tüketiyor. Avrupa Birliği’nde ise üretim çok az, 125 milyon hektarın 107 bini Avrupa’da. Üretmiyorlar ama tüketiyorlar. Yıllık 30 milyon ton soya tüketimleri var.
- Biz ne yapıyoruz, çiftçimiz üretmesin ama ithal edilsin diyoruz. Bu çok saçma.
- Yanlış kullanıldığı zaman biyolojik savaş silahı olarak da kullanılabilir.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde gerçekleştirilen programın videosunu abbasguclu.com.tr’den izleyebilirsiniz.
Özetin özeti: Bu konuda da uyutuluyoruz!..
4 yorum:
Okuduğunu anlayacak herkesi yönetmeliği kendi gözleri ile okumaya çağırıyorum.
adres: rega.basbakanlik.gov.tr
26 ekim 2009 tarihli Resmi Gazete'de ve sadece 5 sayfa. Özellikle 5. maddeye dikkat!
Madde 5/8:
“GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.”
Tam GDO'lu ürün üretenlerin istediği şey bu...
Madde 5/7:
“Gıda veya yemin % 0,5 ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmez.”
Yani azı bir şey yapmaz demek isteniyor!
Madde 5/3:
“GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.”
Bebeklere zararlı ama anne sütünden bebeğe geçse birşey olmazmış demek ki!
Madde 5/2:
“İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO’lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır.”
Kurdu kurda emanet et!
Sn.Sefika kardesim 2007 senesinde
Arilar ve Einstein teorisi adi altinda bir yazi yazmisdim.Son parargafda da bizleri bekliyen tehlikeye biraz olsun deginmistim.
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=36221
Yazidaki resimde bulunan ikaz tabelalari da ortadan kalkti.
Nuhun gemisi misali dogal tohumlarin
depolanmasi !!!
Ipin ucu kacmis bir durumda inanin yapilacak hic bir sey yok.
Mutan canlilarin miladi olacaktir Milenyum.
Saygilar-Sevgiler.
sesinizi duyduğuma çok sevindim. Selamlar, saygılar.
Yorum Gönder