ÖNNOT: Sakin Cennet buralarda görünmediğim zamanlarda çevirisini yaptığım kitaplardan biri. Geçtiğimiz günlerde Remzi Kitabevi yayınları arasında çıktı. Taze taze elime geçti. İlk olarak Milliyet Kitap'ta aşağıdaki yazıyla tanıtıldı.
John Grisham eski bir hukukçu.
İntikam soğuk yenen bir yemektir
John Grisham, “Sakin Cennet”te aynı mekânda geçen ancak birbirlerinden bağımsız öykülere yer vererek, okuyucuyu Mississippi topraklarında zamansız bir yolculuğa çıkarıyor.
Yaşadığınız kentte, bölgede ya da mahallede sizinle aynı havayı soluyan, aynı yollarda yürüyen veya aynı marketten alışveriş yapan insanların her şeyden bağımsız kendi dünyalarında neler yaşadıklarını bir düşünün.
Parçaları her tarafa yayılan yapbozu tamamlarken karşınızda ölümü an be an damarlarında hisseden bir mahkûmun, işsiz bir gencin, iflah olmaz bir kumarbazın yaşam mücadelesini de görebilirsiniz; davaları kazanmak için her şeyi göze alan bir avukatın, gece vardiyasında birtakım işler karıştıran hastabakıcının veya yıllar sonra doğduğu topraklara geri dönen bir AIDS hastasının iç dünyasına da yol alabilirsiniz. Sağlam temellere oturtulmuş olay örgüsüyle bir taraftan düşünce sınırlarını zorlayan bir taraftan da tüm gerçekliğiyle hayatın içinden insanların dünyalarına kapı aralayan “Sakin Cennet”, yoğun bir anlatım tekniğiyle kaleme alınmış öykü içinde öykülerle okurun elinden düşüremeyeceği bir kitap.
Ölümle sonlanan öyküler
Eski bir hukukçu olan Amerikalı yazar John Grisham, yedi kısa öyküyü bir araya getirdiği “Sakin Cennet”te ABD’nin Mississippi eyaletindeki Ford bölgesinde meydana gelen olaylara ve birbirlerinden habersiz insanların yaşamlarına büyüteç tutuyor. “The Firm” (Şirket) ve “The Client” (Müşteri) gibi romanları beyazperdeye uyarlanan yazar, okuru 1989 yılında yayımlanan ilk romanı “A Time to Kill”in (Öldürme Zamanı) geçtiği yere geri götürüyor.
Romanlarında genellikle çokuluslu şirketlerin kendi içlerindeki hesaplaşmalarına, büyük ölçekli ve ses getiren kamu davalarına, hukuk ve siyaset dünyasına yer ayıran yazarın bu kitapta yine odaklandığı konulardan uzak durmadığı dikkat çekiyor.
Toplumsal ve psikolojik sorunlara göndermeler yaparak, hikâyelerinin birçoğunu ölümlerle sonlandıran Grisham, özellikle “Raymond’un Sonu” ve “Tuhaf Oğul”da okuru “Ben onların yerinde olsaydım ne yapardım?” sorusunun cevabını bulmaya yöneltiyor. Yazar, öykü kahramanları arasında gerçekleşen diyalogların ve detaylı betimlemelerin ağır bastığı hikayelerinde zaman kavramının uzağında yol alan karakterlerin dış dünyalarına da ayna tutuyor, kimi zaman hüzünlendiren kimi zaman da meraklandıran geniş bir yelpazede özgün örnekler veriyor.
Ertelenmiş hayatlar
“Sakin Cennet”te yer alan “Kan Bağışı” adlı ilk öyküde birçok toplumda sorun oluşturan bir yaraya parmak basan Grisham, bir inşaat iskelesinin çökmesiyle ağır yaralanan bir gencin içinde bulunduğu durumun yanı sıra, bu gence acil kan bağışında bulunmak için yola çıkan Fordlu üç delikanlının başından geçen olayları aktarıyor.
Öyküleri okurken, 72 yaşında tekerlekli sandalyeye bağlı yaşayan, üç çocuk annesi Inez’in, en küçük oğlu Raymond’un işlediği suçlar nedeniyle idama mahkûm edilirken yaşadığı acılara da ortak oluyoruz.
“Eski Dosyalar” adlı öyküde başkalarının çözümsüz sorunlarıyla meşgul bir avukat olan Mack Stafford’un yürümeyen evliliğinden kurtulmak ve yeni bir hayata ‘merhaba’ diyebilmek için neleri göze alabildiğine kafa yorarken; bir yandan da kahramanın Filipinler’deki iş bağlantısını ilgiyle okuyoruz.
Kitapta ayrıca başlarına gelen kötü olayları unutmayan, sorumlu kişilerden günün birinde öç almayı kendisine görev bilmiş öykü kahramanlarının psikolojik dünyaları da okura aktarılıyor. Her insanın bir gün toplumsal gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacağının vurgulandığı “Sakin Cennet”, okura ‘ertelenmiş hayatların pençesinde kalan bireylerin iç hesaplaşmalarla nereye kadar gidebileceklerini’ sorgulatan bir kitap.
MİNE ÖZDEMİR
18 Şubat 2010 Perşembe
12 Şubat 2010 Cuma
İzmitlilerin Leyla Abla’sı
LEYLA ATAKAN (1925-1971)
İçinde bulunduğumuz Şubat ayı İzmitlilerin Leyla Abla’sı Leyla Atakan’ı ölüm yıldönümünde andıkları ay. Bu vesileyle ben de blogun adına (Nicomedian) uygun bir yazı yayınlamak istedim.
Leyla Atakan İzmitlilerin unutamadıkları bir belediye başkanı. Yalnız İzmit’in değil aynı zamanda tüm Türkiye’nin ilk kadın politikacılarından. Genç yaşta bir trafik kazasında yaşamını yitirdi. Kısa yaşamına çok şey sığdırdı. Sosyal belediyecilik anlayışını ön plana çıkardı. Kocaeli Fuarı’nı kurdu. Arkasında onu unutulmaz yapan birçok eser bıraktı.
1925 yılında İzmit’in Maşukiye beldesinde doğdu. İstiklal Savaşı kahramanlarından İnönü ve Atatürk’ün silah arkadaşı Orgeneral Hasan Atakan'ın kızıdır. Trabzon Lisesi’ni bitirdi.
1955 yılında Maşukiye CHP Ocak Başkanı olarak 30 yaşında politika yaşamına girdi. Maşukiye’ye 1960’da yapılan ilkokulun yapılmasında büyük katkıları oldu. 1963 yılında İl Genel Meclisi üyeliğine seçildi. Ardından CHP Kocaeli İl Başkanı oldu.
2 Haziran 1968 yerel seçimlerinde İzmit Belediye Başkanı seçildi. Bir kadının bir ilde belediye başkanı seçilmesi, ilk olması dolayısıyla ülke çapında yankı yaptı. Henüz 42 yaşındaydı ve illerde partiler tarafından gösterilen tek belediye başkanı adayıydı. Kadın erkek eşitliğinin politikada da hayata geçtiğinin canlı örneğiydi.
Burada bir parantez açmak gerek. 5 Nisan 1930 tarihinde TBMM’de görüşülen yeni belediyeler yasasındaki değişiklik, kadınların belediye seçimlerinde oy kullanmalarına ve belediye meclisine üye olmalarına olanak sağladı. İlk parti üyesi kadın Prof. Dr. Afet İnan oldu. Bundan tam 20 yıl sonra 30 Eylül 1950 tarihinde Mersin’de meclis üyeleri oy birliği ile Mareşal Fevzi Çakmak’ın yeğeni Müfide İlhan’ı başkanlığa seçtiler. Ancak o, bir süre sonra kendi isteği ile görevi bıraktı. Leyla Atakan ise 1968’de İzmit Belediye Başkanlığı’na seçildi ve çok aktif bir belediye başkanı portresi çizdi.
Üç yıl yaptığı belediye başkanlığı sırasında sosyal belediyecilik anlayışıyla halka hizmet etmeyi seçti. Bu yüzden halk tarafından çok sevildi. Çalışkandı; halka yakındı; kadın siyasetçilerin yolunu açan kişiydi.
Kocaeli Fuarı’nın temellerini attı. Leyla Atakan'ın öncülüğünde 2 Nisan 1969 tarihinde başlayan çalışmalarla İzmit Körfezi kıyısındaki bataklık alan dolduruldu ve böylece fuarın bugünkü yeri olan 35 bin m2'lik alanda 3. Kocaeli Sanayi Sergisi’nden Kocaeli Fuarı’na gidilen yol açılmış oldu.
Sosyal faaliyetleri ile sivrildi. Ölünceye kadar Kocaeli Verem Savaş Derneği başkanlığı görevini yaptı. Maşukiye Güzelleştirme ve İlkokul Yaptırma Derneği kurucu başkanı ve yönetim kurulu üyesiydi.
Dönemini tamamlayamadan 1971 yılında geçirdiği trafik kazasında üç mesai arkadaşı İsmail Kolaylı, Feridun Özbay ve Abdurrahman Yüksel’le birlikte hayatını kaybetti. Yaptığı hizmetler nedeniyle vefalı İzmit’liler tarafından adı okul, park, kültür merkezi ve caddelere verildi. Şimdilerde her yıl belediye tarafından törenle anılıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)