Zaman gazetesi, Alev Alatlı’nın kadın diline ilişkin yazısını sansürlenmiş. Yol ayrımına yeni bir örnek mi? Malum, AKP ile liberal aydınların altı yıldır paralel giden yolu bugünlerde ayrılmış görünüyor. Erdoğan’a karşı sert yazılar kaleme almaya başladılar bile. Ne güzel yakışıyorlardı aydın olma haliyle ampul simgeli AKP birbirine halbuki...
Türban konusunda elbette kadınların belirleyici olmasını savunmak gerekiyor. Alatlı’nın söz konusu yazısında söylediği de bu: “Her halûkârda, konu üzerinde tartışacak, uzlaşma zemini arayacak, meseleyi çözüme ulaştırmaya çalışacak olan kadınlardır; kadınlar üzerinden ahkâm kesen muhalif ya da muvafık erkekler değil... Rahmetli Meriç’ten mülhem bir ifadeyle, kavga, kadın ile kaderi arasında olmalıdır, kadın ile kelimeler arasında değil.”
Medyatava yazarı Neslihan Acu da, konuyu irdeliyor, Alev Alatlı'nın yayınlanmayan yazısı, liberallerin isyanı ve kadın dili üzerine kaleme aldığı yazıda. "Muhafazakar medyanın erkekleri belki sadece kuş dilini, kepçe dilini, bir de yabancı dilleri bilir dil olarak ama işte bir de kadın dili vardır," diyor.
Kadının saçını kapaması tartışmaları sürerken bir de açılıp saçılması konusu çıktı. Tesadüf sayılmaz elbette. Her ikisi de kadın üzerinden giden bu tartışmalarda herhalde erkeklerin başı çekmesini yadırgamak gerekir. Simon de Beauvoir’ın Hürriyet’te basılan fotoğrafı üzerine çok yorum yapıldı. Köşe yazarlarının bazıları neyse ki fikirlerine de atıfta bulundular.
E. Özkök, Beauvoir’ın güzel bir kadın sayılamayacağından hareketle, “Kadını güzel yapan, efsane haline getiren başka şeyler de var. Dedim ya, mesele aynanın önünde öyle durmayı bilmek,” diye yazdı.
R. Muhtar’ın dilinde ise hala ”feminizm kadını erkekleştiren bir ideoloji” teranesi var. “Kendileri aşk hayatını dolu dolu ve kadın gibi yaşayan erkekleşmeyen kadınlardı onlar... İzlerinden gidenler erkek gibi olmayı kadınlık zannettiler...” diye yazıyor. Bu fazla kaba bir genelleme olmuş bana kalırsa. Bu kısmına pek katılamasam da “Feminizm kadın haklarını savunduğu ölçüde ilericileşmiş, kadınları erkeklere benzettiği ölçüde zırvalamıştır...” da diyor ki buna katılmamak mümkün değil. (R. Muhtar artık ciddi yazılar yazıyor gördüğünüz gibi...)
Bu iki köşe yazarının çok beğendiği anlaşılan fotoğrafa Enis Batur’un yorumu şöyle:"Ne var fotoğrafta, aslında hiçbir şey. Yazarları, düşünürleri üryan görmeye alışmamışız, hepsi bu. Yarım yüzyıldır çekmecede kalmış bu fotoğrafın yayımlanmasına diklenenler tuhafıma gidiyor açıkçası: Simone de Beauvoir’ın mektupları daha az mı çıplaktı?"
Eh bu kadarına da şükür. Beauvoir’ın düşünceleriyle hiç mi hiç ilgilenmeden sadece fotoğrafıyla da ilgilenenler çok... Günümüzün göstermeye dayalı dünyasının hep yaptığı gibi... Oysa Beauvoir’ın gerçeği -bir düşünür olarak- elbette düşünceleridir; görüntüsü ise sanal tarafıdır.
Günümüzde sanal değerler üzerinden konuşulduğunu, "liberal" dünyada bunun makbul olduğunu, bu fotoğrafın kopardığı kuru gürültü de gösteriyor. Türban tartışmalarında Alev Alatlı’nın sesini kısıp erkeklerinkini duyurma gayretleri aynı gerçeğe işaret ediyor. Asli değerleri yutan, bunun yerine sanal değerleri pazarlayan bir dünyada yaşıyoruz ne yazık ki.
.........
Dip not: Bir müzik/site önerisi. Bu karamsar havayı biraz olsun dağıtmak için. Bisküvi Adam, genç ve ışıltılı bir grup. Yeni sesler dinlemek isteyenlere. Taze gevrek müzikler yapıyorlar. Hani eskiden Bisküvi Adam alırdı anneler çocuklarına. Çayla iyi giderdi. O eski bisküviler gibi işte. Buradan dinleyebilirsiniz.
2 yorum:
Sefika, AA disindaki konulari kacirmisim...Harika bu yazinla yakaladim...Zaman'da simdiye kadar yazilarinin sansurlenmemesinin sebibi neydi acaba AA'nin...Saksak bitince olmasin!
Habibeciğim, Ben de bu liberallerin bu kadar hızlı fikir değiştirmelerini anlayamıyorum. Bu ne yanar döner kumaştır kardeşim? Sen kalk altı ay önce oy ver, şimdi vazgeç.İnsan ileriyi hiç mi göremez?
Yorum Gönder