14 Aralık 2008 Pazar

Zaman bir mekândır




Emel Kayın’ın Mekân Hikâyeleri okuru mekânlar üzerinde düşünmeye ve derinleşmeye çağırıyor. Yazarının ilk kitabı olmasına rağmen dünyayı keskin bir gözle algılıyor ve bu algıyı okura başarıyla geçiriyor.
Aynı zamanda bir mimar olan yazar, mimarlık mesleğinin ana öğelerinden olan mekân kavramı çevresinde dolanıyor bu kitaptaki öykülerinde. Zaman, kent, ev ve insanın biriktirdiği yitik hikâyeleri gün yüzüne çıkarıyor.
Bu öykülerde büyük kalabalıklar yok. Mekân içinde insan bir büyük boşlukta tek başına gibi... İnsanın yeryüzündeki hafızası ise yaşadığı mekânlar. Ancak yazar insanın kent, ev ve zamanla ilişkilerini, ya da bu kavramların birbiriyle ilişkilerini ele alır ve birbirlerini var edişlerini irdelerken büyük bir yalnızlık duygusu da dolanıyor sayfalar arasında.
Zaman hikâyeleri bölümünde peri masallarının havası, gizemli ormanlar, eski kırlangıçlar, devler, periler... Bu bölümde yazar çocukluğuna dönmüş gibidir. İnsan hikâyeleri adlı bölümde anlatılan insanlar, yapayalnızdır. Sıradan yalnızlıklar üzerine konuşur bu insanlar ama kimselere seslerini duyuramazlar. Kent hikâyeleri bölümünde yazar kente bir mimar gözüyle bakar. Bu öykülerde insan kentle baş başadır. Öykülerin konusu insanlar arası ilişkiler değil, insan-kent ilişkileridir. İnsan ötekilerden uzaktadır: “Kentin yüksek bir tepesinden baktığında sıradan adam, insanlar karıncalar gibi görünüyordu. Sık sık birbirine çarpıyorlardı.” (s.27)
Ev hikâyeleri bölümünde yer alan Düş Evi öyküsünde yola yalnızca korkularını yenmeyi bilenler devam edebilir. Düş evine girebilenler, yasakların olmadığı bir dünyaya inanır. Bunun düşünü kurar. Düşlere ulaşmak ise sabır ve cesaret gerektirir. Düş yolcusunun evden çıkış yolunu bulabilmesi için, mutlaka yeni bir düş kurması gerekir.
Bugünlerde yayımlanan bir mimar-edebiyatçılar antolojisine göre edebiyatımızda 53 mimar-edebiyatçı varmış. Meslek gereği mekânlar üzerinde sıkça kafa yoran mimarlar bana kalırsa, edebiyat yapıtında atmosfer kurmayı iyi biliyor. Buna ek olarak biçimsel öğelere de daha çok dikkat ediyorlar. Emel Kayın’ın bir mimardan beklenebileceği gibi, çok özenli bir anlatımı, dikkatle kurulmuş bir dili var. Öykülerin kimileri oldukça kısa. Hatta tek satırdan oluşan öyküler de var kitapta. Ancak bu kısacık öykülerin her biri adeta birer aforizmadır. Okuduktan sonra küçük bir ilaç kutusu gibi yanınızda taşıyabilirsiniz pekâlâ.
Bu öyküleri okudukça, mekânlar içinde sıkıştırılmış zaman dosyalarını açıyoruz yalnızlığımıza ilaç olarak. Mekânlar içinde saklı eski zamanlara dönüyoruz, biz 21. yüzyılın yalnız insanları. Orada bulacağımız ise kalbimizden başkası değil elbette.
Şefika
.........

MEKÂN HİKÂYELERİ
Emel Kayın,
Kanguru Yayınları,
2008,
86 sayfa.

(Yukarıdaki yazım Radikal Kitap ekinin son sayısında (12.12.08) yayımlandı. Orijinal versiyonunun daha uzun olduğunu not etmeliyim.)

2 yorum:

Hülya Soyşekerci dedi ki...

Şefikacığım,
Harikasın canım arkadaşım. Bundan sonra Radikal'de olmanı, ara sıra sayfa komşuluğu da yapmamızı bütün kalbimle diliyorum.
Sevgiyle, iyilikle...

NOT: Metnin tümünü merak edenlere bir iyilik de düşün bence:))

Şefika dedi ki...

Sevgili gece kuşu Hülyacığım,
Kalp kalbe komşuyuz biliyorsun. Oradan öte köy var mı...


Notuna hak vermiyor değilim. Bakacağım...